top of page

MORBİD OBEZİTE NEDİR?

 

Morbid obezite günlük hayatımızda artık sıkça duymaya başladığımız bir terim.  Kelime anlamı ile “hastalık derecesinde olan şişmanlık” demektir.  Kişide  ciddi sağlık problemlerine neden olan ve sağlık açısından, sosyoekonomik ve psikolojik yönden olumsuz etkileyen bir sağlık problemidir.

Morbid obeziteyi tanımlamak için günümüzde sık kullanılan bir ölçü, kişinin kilogram cinsinden vücut ağırlığının metre cinsinden boyunun karesine oranı (kg/m2) olarak belirlenen, vücut kitle indeksidir (VKİ). Vücut geliştirme sporu ile uğraşanlar veya siroz gibi hastalıklara bağlı olarak karnında sıvı biriken hastalar dışında VKİ 40  veya daha büyük olan hastalar morbid obez olarak tanımlanır.

Morbid obezitenin neden olduğu hastalık ve klinik bozukluklar kanda kolesterol düzeyinde yükselme, damar sertliği, tansiyon yüksekliği, kalp ve damar rahatsızlıkları, kalp yetmezliği, şeker hastalığı, uyku esnasında solunum durması bozukluğu, toplar damarlarda kan pıhtılaşması ve bunların akciğer atardamarlarını tıkaması, karaciğer yağlanması, siroz, safra taşları, kadınlarda adet düzensizlikleri ve kısırlık, başta meme, rahim ağzı, yumurtalık, prostat ve kalın bağırsak kanserleri olmak üzere kanser riskinde artış vesaire vesaire.

Morbid obezite nedeniyle tedavi olmak isteyen bireylere genelde çevrelerinden “sen böyle de güzelsin”, “ne gerek var kilo vermene” veya “sırf güzellik uğruna ameliyat mı olunur” gibi eleştiriler gelse de aslında bu bireyler morbid obezitenin hayatlarında neden olduğu olumsuzluklardan kurtulmak için tedavi olmak istemektedirler. Hekimler ise hastaları hem bu sosyal problemlerinden kurtarabilmek hem de şu an karşılaşmamış olsalar bile önlerindeki 10-20 yıllık süreç içinde karşılaşabilecekleri yukarda sıraladığımız hastalıklardan koruyabilmek için tedaviyi önermektedirler.

Obezitenin tedavisinde öncelikli olarak yeme-içme alışkanlıklarının düzenlenmesi, düzenli egzersiz yapılması gerekmektedir. Bu yöntemlerle kilo veremeyen hastalar için sınırlı sayıda alternatifi de olsa ilaç tedavisi mümkündür. Ancak genel anlamda diyet olarak tanımladığımız yeme-içme alışkanlıklarının düzenlenmesi sonrası kilo veren bireylerin birçoğu “yaşam tarzını değiştirme” kavramını benimseyemedikleri için diyetlerden sıkılmakta ve verdikleri kiloyu hızla geri almaktadırlar. Bu hastaların tedavisinde son yıllarda ülkemizde de oldukça popüler hale gelen cerrahi tedavi bir diğer alternatiftir ve bu ameliyatlar Bariyatrik Cerrahi olarak adlandırılmaktadırlar.

 Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü tarafından 1991 yılında düzenlenen Obezite Uzlaşı Konferansı’nda cerrahi tedavinin, morbid obezite ve buna bağlı yandaş hastalıkların tedavisinde en etkili ve en güvenilir yol olduğu kararı verildi. Bu konferans neticesinde VKİ 40 kg/m2’den daha büyük olan ya da VKİ 35 ile 40 kg/m2 arasında olup obeziteye bağlı yandaş sorunları olan hastalara bariyatrik tedavi yapılması önerildi. Uluslararası Obezite ve Metabolik Hastalıklar Cerrahi Federasyonu, 2016 yılının ağustos ayında bu kriterleri beşer puan daha aşağıya çekti. Ülkemizde, vatandaşlarımızın çoğunluğunu sağlık güvencesi altına alan Sosyal Güvenlik Kurumu, VKİ 40 kg/m2 veya daha büyük olan hastaların bariyatrik cerrahi işlemlerinin ücretlerini karşılamakta.

Bariyatrik cerrahide birçok farklı teknik bulunmasına rağmen yapılan ameliyatlar temelde ya mide kapasitesini azaltıp hastanın aldığı gıda miktarını azaltmayı ya da alınan gıdaların emildiği barsak yüzeyini kısaltmayı yahut her iki etkiyi birlikte sağlamayı amaçlar. Hangi yöntem uygulanırsa uygulansın bu ameliyatların cerrahi riskleri vardır ve beraberinde hastaya vitamin-mineral eksiklikleri gibi tıbbi problemleri getirir. Neyse ki bu vitamin-mineral eksiklikleri vitamin-mineral takviyeleri ile giderilebilmektedir. Bu nedenle ameliyat, geleneksel yöntemlerle kilo vermekte başarısız olmuş hastalara önerilmelidir.

bottom of page