
REVİZYONEL CERRAHİ
​
Merhabalar,
GeçtiÄŸimiz günlerde sleevegastrektomi sonrası kilo almaya baÅŸlayan bir hastanın “ben midemin tamamını aldırmak istiyorum” demesi üzerine bu yazıyı kaleme alma ihtiyacı hissettim. Ameliyat sonrası iki saati bulan, hatta çoÄŸu zaman geçen, bilgilendirme toplantıları yapan bir ekip olmamıza raÄŸmen ÅŸiÅŸmanlık ameliyatlarının felsefesini iyi açıklayamadığımız kanaatindeyim. Bu nedenle toplantılarda sizlerle konuÅŸtuÄŸumuz bazı hususları tekrar hatırlatıp sonrasında ikincil ameliyatlar hakkında bazı bilgiler paylaÅŸacağım.
Kilo alma veya kilo vermenin temel formülü oldukça basit aslında. KiÅŸinin günlük aldığı ve harcadığı kalori arasındaki fark, o kiÅŸinin kilo alma veya kilo verme hızını belirliyor. Elbette aldığınız kalori miktarını diyetlerle de kısıtlamak mümkün. Ancak kilo vermek, özellikle de kısa sürede çok kilo vermek için yapılan düÅŸük kalorili diyetler uzun dönem sürdürülebilir olmuyor. KiÅŸi kendine bir hedef belirliyor 10 kilo ya da 20 kilo vereceÄŸim ÅŸeklinde. Bir kısmı bunda baÅŸarılı oluyor bir kısmı ise baÅŸarılı olamıyor. Dünya SaÄŸlık Örgütü verilerine göre, baÅŸarılı olanların ancak %2’si verdiÄŸi kiloyu uzun dönem muhafaza edebiliyor. Çünkü hasta istediÄŸi kiloya eriÅŸse bile çoÄŸunlukla eski yaÅŸam tarzına geri dönüyor. 20-30 yılın alışkanlıklarını öyle bir-iki aylık diyet döneminde deÄŸiÅŸtirmek pek mümkün olmuyor. Bu ameliyatlardan sonra kabaca dokuz ay süren kilo verme süresince temel hedefiniz yaÅŸam tarzınızı deÄŸiÅŸtirmek olmalı. Çünkü baÅŸlangıçta da belirttiÄŸim gibi bu ameliyatların hiç biri sihirli deÄŸnek deÄŸil. Her birinin farklı etki mekanizmaları var ve bu nedenle her birinden sonra uyulması gereken farklı kurallar mevcut. Biz bu ameliyatları kabaca üç grupta sınıflandırıyoruz:
-
Kısıtlayıcı ameliyatlar: tipik örnekleri geçmiÅŸte sık uygulanan mide bandı (kelepçe) ve tüp mide (sleevegastrektomi) ameliyatları. Bu ameliyatlarda temel hedef hastanın aldığı günlük gıda hacmini kısıtlamak böylece kalori giriÅŸini azaltmaktır. Ancak kiÅŸi düÅŸük hacimle de yüksek kalori alabilir. Özellikle karbonhidrat ve yaÄŸdan zengin gıdalarla beslenme durumunda kiÅŸi düÅŸük hacimde de yüksek kalori alabilir. ÖrneÄŸin ÅŸekerli sıvılar (meyve suyu, kola, alkol) ya da yaÄŸdan zengin gıdalar (kızartmalar, cips, çerez, hamburger) gibi. Bu ameliyatlarda sindirim sisteminin yolu ve fizyolojisi deÄŸiÅŸtirilmediÄŸi için kiÅŸinin yaÅŸayacağı vitamin-mineral eksiklikleri hafif ve genellikle geçici süreli olmaktadır.
-
Emilim bozucu ameliyatlar: tipik örnekleri bilyopankreatikdiversiyon (BPD) ve duodenalswitch (DS) olup bu ameliyatlardan sonra alınan gıdanın emilmesi için pankreas ve safra enzimleri ile karşılaÅŸtığı süre kısaltılacak ÅŸekilde gıdanın mide çıkışından sonraki ince barsaÄŸa geçiÅŸ yeri deÄŸiÅŸtirilir. Çünkü yediÄŸimiz içtiÄŸimiz gıdaların ince barsaktan emilebilmesi için bu enzimlerle temas etmeleri gerekir. Bu ameliyatlardan sonra hasta yüksek kalorili beslenmeye devam etse de yine kilo almayabilir. Ancak bu ameliyatların ağır bedelleri de vardır. Sadece kalori saÄŸlayan gıdaların deÄŸil aynı zaman da vitamin ve minerallerin emilimi de bu ameliyatlardan sonra belirgin olarak azaltılmış olur. Bu nedenle bu ameliyatları olan hastalar, ömür boyu, günde 12-13 adet vitamin-mineral takviyesi kullanmak zorundadırlar.
-
Karma etkili ameliyatlar: sıklıkla bypass ameliyatları diye duyduÄŸunuz bu ameliyatlarda da hem mide kapasitesi azaltılmakta hem de ameliyat tipine göre deÄŸiÅŸiklikler gösterse bile ince barsağın kabaca ilk 2 metrelik bölümü devre dışı bırakılarak emilim bir ölçüde azaltılmaktadır. Bu ameliyatlarda da vitamin-mineral emilimi kalıcı olarak bozulduÄŸundan hasta günde 3-4 adet vitamin takviyesini ömür boyu kullanmak zorunda kalır. Karma etkili ameliyatlarda mide küçük bir cep haline getirildiÄŸinde midenin kalan bölümü tüp mideden farklı olarak çıkarılmadığından teorik olarak iki dezavantaj daha içerir. Birincisi çıkarılmayıp arkada bırakılan mide cebinin endoskopik takibi mümkün deÄŸildir. İkincisi ise emilim bozucu ameliyatlarda da olduÄŸu gibi endoskopik olarak on iki parmak barsağına ulaÅŸma yolu ortadan kaldırıldığı için safra yollarına endoskopla ulaÅŸma ÅŸansı dolayısı ile hastada ilerde yaÅŸanabilecek safra yolu problemlerinde endoskopik tedavi ÅŸansı yitirilmiÅŸ olur.
Bir de bu temel sınıflandırmaya tam oturmayan ancak karma etkili diye nitelendirebileceÄŸimiz bazı ameliyat tipleri daha var. Bu ameliyatlar ise, emilimi bozan unsurlar içeren ameliyat yöntemlerindehastaya yüklenen vitamin-mineral eksikliklerini engellemeyi hedefleyen yöntemler olup kan ÅŸekeri yüksekliÄŸi, kolesterol yüksekliÄŸi ya da tansiyon yüksekliÄŸi gibi metabolik sorunları düzenlemede oldukça etkili ameliyatlardır. Bunlar arasındailealinterpozisyon, transit bipartisyon ya da jejuno-ileal bypass gibi henüz çok yaygın kullanılmayan, ancak kısa ve orta dönemde etkinliklerinin iyi olduÄŸunu bildiÄŸimiz yöntemler mevcut.
Biz bu ameliyatların baÅŸarılarını deÄŸerlendirirken birden fazla sayıda kriteri göz önünde bulunduruyoruz. Ancak ÅŸiÅŸmanlık nedeni ile ameliyat olmuÅŸ bir kiÅŸide ameliyatın baÅŸarısını deÄŸerlendirmek için en önemli kriterlerden biri aşırı vücut kütlesi verme oranı (excessweightloss yüzdesi, %EWL) dediÄŸimiz bir oran. Kısaca ÅŸöyle anlatayım. 160 cm boyunda 120 kg bir hasta düÅŸünün. Bu kiÅŸinin vücut kitle indeksi (VKİ) 46,9 kg/m2’dir. Bu kiÅŸi, 64 kg vücut ağırlığına sahip olduÄŸunda, ideal VKİ’nin üst sınırı olan 25 kg/m2’ye ulaÅŸmış olacaktır. Bu nedenle aşırı vücut kütlesi 120-64=56 kg’dır. Teorik olarak, bir ameliyatın baÅŸarılı olarak kabul edilebilmesi için hastanın aşırı vücut kütlesinin en az %50’sini verdirip bunu uzun dönem devam ettirmesi gerektiÄŸi söylenir. Aynı hasta örneÄŸi üzerinden devam edecek olursak bu hastada yapılacak ameliyatın, 56/2=28 kg verdirip bunu devam ettirmesi halinde teknik olarak baÅŸarıdan söz edilebilir. Halbu ki gerçekte bu kiÅŸi 120-28=92 kg ağırlığında ve 35,9 kg/m2VKİ’nde bir obez olarak yaÅŸamaya devam edecektir. Bizim için baÅŸarı ölçütü bu olamaz. BaÅŸarı için hedef, hastanın aşırı vücut kütlesinin tamamının verdirilmesi ve bunu devam ettirilmesi olmalıdır. Bu da ancak yaÅŸam tarzının deÄŸiÅŸtirilmesi ile mümkün olabilir. Bu ameliyatların kilo verme üzerindeki etkisini, durgun suya atılmış bir taşın oluÅŸturduÄŸu halkalara benzetirim hep. Nasıl ki taşın düÅŸtüÄŸü yerde oluÅŸan dalgalar önce daha sıktır ve boyları yüksektir, sonra seyrekleÅŸir ve boyları küçülür hatta bir noktada kaybolursa sizin de ameliyattan sonra kilo verme süreciniz buna benzer. Önce sık sık, her tartıya çıktığınızda kilo verdiÄŸinizi görürsünüz, sonra kilo verme hızınız yavaÅŸlar ve bir noktada tamamen durur. VerdiÄŸiniz kilonun %10-15 kadarını geri alabilirsiniz. Önemli olan kilo vermenizin durduÄŸu noktada verdiÄŸiniz kiloyu muhafaza edebilmektir ve bunun yolu da hayat tarzınızı deÄŸiÅŸtirmiÅŸ olmaktan geçer. Zaman zaman kilo vermede geçici duraklamalar yaÅŸayabilirsiniz. Özellikle kabızlığa ya da bayanlarda adet öncesi dönemde vücutta sıvı tutulumuna baÄŸlı olarak tartıda kilo vermenizin durduÄŸunu görebilirsiniz. Bu sizin moralinizi bozmasın ve kurallara uymaktan vaz geçmeyin. Siz kurallara uyduÄŸunuz ölçüde kilo vermeye devam edeceksinizdir.
Obezite ameliyatlarının tarihçesine göz attığımızda bir kısmı baÅŸka bir ameliyat tipinin modifikasyonu ÅŸeklinde olan yirmi civarında ameliyat tipi görmekteyiz. Ameliyat tipinin fazla olması ilk bakışta ideal bir ameliyatın henüz bulunmadığının doÄŸrudan iÅŸaretçisidir. Bu ameliyatlar farklılaşırken hedef ya daha iyi ve kalıcı bir sonuç elde etmek ya da bir ameliyat tipinde ortaya çıkan sorunlardan kurtulmak olmuÅŸ hep. Görülen o ki tüm dünya genelinde obezite cerrahisi geçiren hastaların neredeyse dörtte biri birincil ameliyatlarından sonra ikincil hatta bazen üçüncül ameliyatlara girmek zorunda kalmıştır. Obezite destek gruplarında, hatta bazen saÄŸlık profesyonelleri arasında, bu ameliyatların tümününrevizyon ameliyatları olarak adlandırıldığını görüyoruz. Bu adlandırma teknik olarak bazen yanlış anlaşılmalara neden olabiliyor. Yeri gelmiÅŸken bu konuya da açıklık kazandıralım. İkincil ameliyatlarda eÄŸer birincil ameliyat sonrasında ortaya çıkan bir teknik sorunu ortadan kaldırmak için birincil ameliyat tipi deÄŸiÅŸtirilmeksizin var olan sorun gideriliyor ise revizyon (gözden geçirip düzeltme), birinci ameliyat tipi deÄŸiÅŸtirilip farklı bir ameliyat tipine dönüÅŸtürülüyor ise konversiyon(dönüÅŸtürme), birincil ameliyat bozulup hastanın anatomisi eski haline getiriliyor ise redo (yenileme) olarak adlandırılmakta.
Ülkemizde yapılan ikincil cerrahi giriÅŸimlerin nedenleri ile iliÅŸkili saÄŸlıklı veriler bulunmamakla birlikte kendi yaptığımız ikincil ameliyatlarda gördüÄŸümüz kadarı ile en sık neden kilo geri alımı. Kilo geri alımı olan hastalarda ilk dikkat edilmesi gereken husus birincil ameliyatın teknik olarak baÅŸarılı olup olmadığı. İkinci husus ise hastanın yaÅŸam tarzını deÄŸiÅŸtirip deÄŸiÅŸtiremediÄŸi. Bu iki konu, hasta için tercih edilebilecek cerrahi yöntemleri belirlemede önem arz ediyor. Örnek olarak daha önce sleevegastrektomi geçirmiÅŸ bir hastada kilo alma nedeni ile ikincil bir ameliyat planlanırken sorun geride bırakılmış mide hacmi normal olup hastanın beslenme ile ilgili kurallara uymaması ise ikincil ameliyatta emilimin bozulması hedeflenir. Aksine, temel sorun geride bırakılmış midenin büyüklüÄŸü ise yeniden bir sleevegastrektomi yaparak mide hacmini kısıtlamak da cerrahi yöntem seçiminde alternatifler arasına girebiliyor. Bu nedenle ikincil ameliyat gerektiren durumlarda hastanın mide-barsak sisteminin anatomik olarak deÄŸerlendirilmesi, yeme-içme özelliklerinin gözden geçirilmesi ve yeme-içme bozukluÄŸunun ya da bazen bireyin kendi vücut tipi ile ilgili algısının psikiyatrik bir bozukluk ile iliÅŸkili olabilmesi nedeni ile bir psikolog ya da psikiyatrist deÄŸerlendirmesi gerekmektedir.
Amerika BirleÅŸik Devletleri ve İngiltere gibi ülkelerde saÄŸlık sistemine aşırı yük getiren ikincil ameliyatların -ki en sık neden geri kilo alımı- önüne geçebilmek için birincil ameliyatlardan önce hastanın düÅŸük kalorili beslenme ile ilgili kurallara uyup uymadığı ameliyattan önce denenmekte ve bunda baÅŸarılı olan hastalar ameliyat edilmekte. A.B.D.’de saÄŸlık sigortasını oluÅŸturan üç ana ÅŸirketten ikisi ömür boyu sadece bir tek ÅŸiÅŸmanlık ameliyatının ücretini ödemekte. Kanada’da ise ikincil ameliyatlar öncesinde hastanın önce psikolog tarafından deÄŸerlendirmesi yapılmakta ve yeme bozukluÄŸu saptanan hastalar kırmızı bayrakla iÅŸaretlenip ikincil ameliyatları yapılmamakta. Ülkemiz bu anlamda baktığımız zaman hem birincil hem de ikincil cerrahi ihtiyacı olan hastalar için cennet niteliÄŸinde. Ancak bu daha ne kadar sürer ön göremiyorum.
BaÅŸa dönecek olursak, midenin tamamının alınması kalıcı kilo kontrolü saÄŸlamaz. Mide kanseri nedeni ile ameliyat edilerek midelerinin tamamı alınan hastaların büyük çoÄŸunluÄŸu arzu edilen kilolarını sürdürebilmektedir. Roux-en-Y ya da tek anastomozlu (veya daha sık kullanılan adıyla mini-gastrik) by-passlar da ince barsağın sadece baÅŸlangıç bölümlerini devre dışı bırakıyor ise kalıcı kilo kontrolü saÄŸlamaz. Yine mide kanserli hastalardan biliyoruz bunu. Onlarda da mide çıkarıldığında beslenme sisteminin devamlılığı bir by-passprosedürü ile saÄŸlanmakta. Bu durumda en doÄŸru ve zararsız yöntem yaÅŸam tarzınızı deÄŸiÅŸtirmek. Bunu deÄŸiÅŸtiremiyorsanız eÄŸer emilimi belirgin olarak bozan yöntemler dışında bir seçeneÄŸiniz yok maalesef.
Sağlıcakla kalın!
Doç.Dr. Cüneyt KIRKIL